Bugün 17 Haziran 2025. Belki fark etmedik bile, sıradan bir gün gibi geldi geçti. Ama aslında bugün, tam da hatırlamamız gereken bir gün: Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü.
Birleşmiş Milletler’in 1994’te aldığı bir kararla, her yıl bugün bu meseleye dikkat çekiliyor. Ama mesele sadece bir takvim yaprağı değil. Mesele, toprağın artık bizi besleyememesiyle ilgili. Kuruyor, çatlıyor, kopuyor bizden.
Peki Toprak Neden Gider?
Toprak dediğimiz şey, sadece ayağımızın bastığı yer değil. Bir canlı gibi... Nefes alan, su tutan, yaşam taşıyan bir varlık. Ama yıllar geçtikçe, o da yoruluyor. Neden mi? Aşırı tarım, betonlaşma, ağaçların yok edilmesi, iklimin değişmesi… Hepsi üst üste geliyor ve bir sabah bakıyoruz: toprak gitmiş.
Her yıl dünya çapında milyonlarca hektar arazi bozuluyor. Kimi zaman sessizce, kimi zaman büyük bir krizin eşiğinde.
Biz Ne Yapabiliriz?
Bu soruya herkesin cevabı farklı olabilir. Kimimiz sosyal medyada farkındalık yaratır, kimimiz bir fidan diker. Ama ne olursa olsun, hiçbir şey yapmamak artık lüks değil.
Birleşmiş Milletler’in hedefi net: 2030 yılına kadar arazi kaybını durdurmak. Az mı? Çok. Zor mu? Evet. Ama imkânsız mı? Hayır. Türkiye, Avrupa, Amerika derken birçok ülke bu sürece destek veriyor. Yalnız değiliz.
Bir Hatırlatma Yeterlidir
Bu yazıyı okurken belki aklınızda bir şey canlandı: bir köy yolu, bir çatlamış tarla, kurumuş bir çeşme. Belki bir çocukluğunuz toprağın üzerinde geçti. O toprak hâlâ orada mı?
İşin özü şu: Toprak yaşamdır. Biz onu korumazsak, o da bizi taşıyamaz.